Çamura Dokunmak
- Didem Aydın Özocak
- 21 Eki
- 1 dakikada okunur
Seramikle tanışmam tesadüf gibi görünse de, aslında uzun bir arayışın cevabıydı.Yıllar boyunca farklı alanlarda çalıştım, hızlı bir hayatın içinde hep üretken oldum ama içimde bir sessizlik arayışı vardı. Bir gün çamura dokunduğumda o sessizliği bulduğumu hissettim.
Seramik, benim için yalnızca bir sanat dalı değil. Her formda, doğanın dengesini, sadeliğini ve dinginliğini yeniden keşfediyorum. Çamura dokunduğum an, zaman yavaşlıyor. Ellerimle şekillendirdiğim her parça, aslında iç dünyamın bir yansıması oluyor.
Toprakla çalışırken fazla hiçbir şeye yer yok; sadece sen, nefesin ve anda kalmanın huzuru.Bu yüzden, her üretim benim için bir tür meditasyon gibi. Bazı günler renklerle oynarım, bazı günler sadece dokularla. Her birinde farklı bir his, farklı bir sessizlik bulurum.
Seramik bana, hayatın da tıpkı çamur gibi şekil aldığını hatırlatıyor. Sabırla, sevgiyle, bazen de bekleyerek…Her parça kusurlarıyla, doğallığıyla, olduğu haliyle güzel. Tıpkı hayat gibi.